Dünyadayken işlediği günahların karanlığıyla girmişti kabrin karanlığına. Yapmadığı kötülük, tatmadığı günah kalmamıştı. Suçu çoktu, yüzü karaydı. Sırtında ağırlığı çoktu. Bu halde kalktı kabrinden, bu ağırlık ve karanlıkla geldi hesap gününe.
Melekler cezasını çekeceği cehenneme götürmek üzere kolundan tuttular genç adamı. Tam bu sırada Allah katından bir ses geldi; “ Onu neden sürüklüyorsunuz?” Melekler; “Cehenneme atacağız.” dediler. Bunun üzerine Allah’tan bir nida geldi ki, bu nida adeta bir muammadır, bir sırdır. Allah “Bırakın onu.” dedi. “Biz onunlayız, onunla beraber olacağız.”
Melekler durdular, yere çakıldılar sanki. Böyle bir sözü daha önce duymamışlar, böyle bir lütfu ve bağışı görmemişlerdi. Sözün heybetinden herkes susmuş, titremiş, kendinden geçmişti. Allah genç adama “Ey çaresiz kul!” dedi. “Neden bu hale düştün, neden ayaklar altında sürünüyorsun? Kendine gel kaç kurtul onlardan.”
Delikanlı ağlayarak; “ Ey yerlerin ve göklerin Rabbi” dedi. “Böylesi bir durumda ne yapabilirim? Bu ovanın ne başı var ne sonu. Bu kıyametten nasıl kurtulayım? Nereye kaçabilirim ki?”
Allah’tan bir nida geldi; “Ey sarhoşluğun ta kendisine düşen” diyordu. “Bize kaç. Bize kaçarsan her şeyden kurtulursun.”
Delikanlı; “Bende…” dedi. “ O güç yok ki, elimde çaresizlikten başka bir şey kalmadı.”
Allah, onu Kerem perdesiyle örttü, sırlarla kıyamet halkından gizledi, vuslatın erişilmez yurduna taşıdı. Melekler kendilerine gelince aradılar ama bulamadılar, göremediler delikanlıyı. Dört bir yana koştular, baktılar bulamayınca Allah’a yönelerek; “Düşmanımız ne oldu, nereye gitti, yoksa sonsuzluk aleminde fani mi oldu? Ne cennette ne cehennemde görebildik onu, elimizden kaçırdık.” dediler.
Allah’tan bir ses geldi. “Şüphesiz bu bizim hikmetlerimizdendir, o artık kapımızda karar kaldı, onunla bir işiniz kalmadı.”
kaynak:Hikmet Öyküleri Sadık Yalsızuçanlar
Yorum bırakın